Gelsenkirchen: Yoksullukla Sınanan Bir Geçmişin İzleri
Gelsenkirchen, Almanya’nın batısında, Ruhr Bölgesi’nin kalbinde yer alan ve tarihsel olarak işçi sınıfının yaşadığı bir şehir. Ancak günümüzde, her dört çalışandan birinin sosyal yardımlarla geçindiği bu kentte, kişi başına düşen ortalama yıllık gelir 18 bin euronun altında. Bu, Almanya genelinde şehirler bazında en düşük gelir seviyelerinden biri olarak kaydediliyor. Gelsenkirchen’deki işsizlik oranı ise yüzde 14’ün üzerine çıkmış durumda; bu oran, ülke genelindeki ortalamanın neredeyse iki katıdır. Bu durum, kentin giderek daha fazla hayal kırıklığına uğrayan seçmenlerle dolmasına neden oluyor. Geçmişte Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) oy veren birçok kişi, şimdi aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisine yönelmiş durumda. AfD, 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Gelsenkirchen’de oyların yüzde 22’sini alarak, sadece 1600 oy farkla ikinci sırayı elde etmişti. Bu tablo, AfD’nin genel seçimlerde Gelsenkirchen’de doğrudan bir sandalye kazanmasının sürpriz olmayacağına işaret ediyor.
Yapısal Dönüşüm: Cesur Adımlar Gerekiyor
Ancak Gelsenkirchen, her zaman yoksul bir kent olmamıştır. Geçmişte, sanayileşmenin cazibe merkezlerinden biri olarak öne çıkıyordu. Almanya’nın enerji dönüşümü sürecinde kömür madeni yataklarının önemini kaybetmesi, kentin cazibesinin de azalmasına neden oldu. Eski bir maden ocağının bulunduğu ünlü Nordsternpark bölgesinde yaşayan 79 yaşındaki Reinhold Adam, Gelsenkirchen’in tarihini ve iniş çıkışlarını en iyi bilenlerden biri. Aşırı sağın yükselişinden şikayet eden Adam, genç yaşta madende çalışmaya başlamış, madencilik eğitimi almış ve yıllarca elektrikçi olarak görev yapmış. Bugün, eski Nordstern maden sahasında rehberlik yaparak burayı ziyaret eden insanlara, madencilerin dayanışmasının önemini aktarıyor.
DW’ye konuşan Adam, rehberlik yaptığı sırada birçok kişinin madenciliğin ruhunu hissettiklerini belirtiyor: “Rehberliklerimde insanlar bana, madenciliğin ruhunu hissettiklerini söylüyor.” Gelsenkirchen’in geleceği için umudunu kaybetmeyen Adam, Nordstern’in yapısal dönüşümün başarılı bir örneği olduğunu vurguluyor: “1997’de burada Almanya Bahçecilik Fuarı düzenlendi ve 1.6 milyon ziyaretçi ağırlandı. İki yıl içinde Uluslararası Bahçecilik Sergisi de burada olacak. Nordstern hâlâ yaşıyor ama farklı bir şekilde. Değişimi kabul etmeli, ileriye umutla bakmalı ve cesur olmalısınız.” Enerji üretimi ve kullanımı açısından yapılan yapısal dönüşüm, Almanya’da kömür kullanımının artık tarih olduğunu gösteriyor; hizmet sektörü, eğitim ve yenilikçi projeler geleceği temsil ediyor. Nordsternpark’ta da benzer bir değişim var. 100 hektarlık eski sanayi alanı, her yıl 200 bin ziyaretçiyi çeken büyük bir yeşil alana dönüştü. Tırmanma parkı, amfi tiyatro ve 83 metre yüksekliğindeki gözlem kulesi, birçok ziyaretçinin ilgisini çekiyor. Reinhold Adam, insanlara şehir manzarasını gösterdiğinde, çoğunun Gelsenkirchen’in bu kadar yeşil olmasına şaşırdığını belirtiyor.
AfD’nin son yıllarda burada başarılı olmasına anlam veremeyen Adam, “Ruhr Bölgesi’ndeki insanların en büyük gücü her zaman dayanışmaydı. Madenciler için bu, hayatta kalmanın temeliydi. Ama ne yazık ki bu ruh kayboldu. Eskiden çözüm ararken şimdi öncelikle suçlu aranıyor. Her şeyi devletten bekleyemeyiz, kendimiz harekete geçmeliyiz.” diyor.
Ekonomik Mucize Şehrinden Yoksulluğun Başkentine
Gelsenkirchen’in olumsuz imajından kurtulması için daha fazla azimli ve pozitif düşünen insana ihtiyacı var. Belediye Başkanı Karin Welge, beş yıldır şehrin kötü imajını değiştirmek için çaba sarf ediyor. “Muhtemelen Almanya’daki en zor belediye başkanlığı görevlerinden birine sahibim.” diyen Welge, DW mikrofonlarına şunları aktarıyor: “Gelsenkirchen, başka hiçbir Alman şehrine benzemeyen bir geçmişe sahip. Çok hızlı bir şekilde zenginleşti ve gelişti. Ancak ardından gelen yapısal çöküş, şehre büyük bir darbe vurdu. 1960’tan önce neredeyse 400 bin nüfusumuz vardı. Yapısal dönüşümle birlikte bu sayı büyük ölçüde azaldı ve 2008 mali krizi sırasında 258 bine düştü. Sosyal sigortaya tabi istihdam alanlarının yarısını kaybettik.” 1950’lerdeki Batı Almanya ekonomik mucizesi sırasında şehir hızla büyüdü ve Polonya, İtalya ve Türkiye’den binlerce göçmen işçi buraya akın etti. Ancak 2008’e gelindiğinde Westerholt madeni kapandı ve şehir gerilemeye başladı. Bugün Gelsenkirchen, birçok Alman kenti gibi finansal zorluklarla karşı karşıya. Ancak Almanya’daki seçim kampanyalarında bu konu neredeyse hiç tartışılmıyor. Belediye Başkanı, yatırım eksikliğinin kendisini zor durumda bıraktığını söylüyor:
- “Eyalet hükümeti bize, ‘Şu kadar harcayabilirsiniz, yönetimde ek insan çalıştıramazsınız ve yeni yatırımlarda bulunamazsınız,’ diyor. Oysa bir şeyler kırılmaya, bozulmaya başladığında, en çok o zaman yatırım yapmak gerekir.”
- “2011’de belediye meclisine girdiğimde, Gelsenkirchen genelinde 17-18 milyon euro yatırım yapabiliyorduk. Bugün ise bu para küçük bir okul inşa etmeye bile yetmez. 1970’lerden beri burada tek bir okul dahi inşa edilmedi.”
AfD, Şehirdeki Sorunlardan Yararlanıyor
Welge, şehrin üç büyük sorunu olduğunu belirtiyor: “80 binlik istihdam kaybı, yeni iş fırsatlarının olmaması ve eğitimde yetersiz finansman.” 2007’de Avrupa Birliği’nin (AB) doğuya genişlemesiyle Bulgaristan ve Romanya’dan düşük eğitim seviyesine sahip insanlar şehre göç etti. Ancak bu kişilerin ülkeye uyumu büyük ölçüde başarısız oldu. Eskiden madencilerin haklarını savunan SPD’nin seçimlerde yüzde 60 oy aldığı günler çoktan geride kaldı. AfD, şehirdeki kriz havasını kendi lehine kullanıyor. Welge’ye göre, birçok kişi artık kendini şehirle özdeşleştiremiyor: “Bazı vatandaşlar, ‘Burası artık benim Gelsenkirchen’im değil, burada kendimi evimde hissetmiyorum’ diyor.” Yıllarca başarılı bir entegrasyon hikâyesi anlatan şehir, bugün bunun tam tersine dönüştü ve bu da radikal partilere alan açıyor. AfD, “Senin emekli maaşın yetmiyor ama göçmenler buradan para kazanıyor.” diyerek insanları birbirine düşürmeye çalışıyor.
No-Go Bölgesinden To-Go Bölgesine: Bochum Caddesi
Ückendorf semtindeki Bochum Caddesi, bu olumsuz algıya karşı mücadele edilen yerlerin başında geliyor. Burası, eskiden suç ve yoksullukla anılan bir “No-Go”, yani “gidilmemesi gereken” alanlar arasındaydı. Bugün ise kafeleri, galerileri ve etkinlik mekânlarıyla bir cazibe merkezi haline geldi. Şehir araştırmacısı Frank Eckardt’a göre, Bochum Caddesi ve çevresindeki dönüşüm umut verici bir gelişme: “Burada yıllardır bir umutsuzluk hâkimdi. İnsanlar, ‘Biz unutulduk, buraya yatırım yapılmıyor.’ diyordu. Ama şimdi bu algı değişmeye başladı.” Ancak Eckardt, Gelsenkirchen’in tamamı için henüz aynı şeyin söylenemeyeceğini vurguluyor: “İnsanların ‘Buradan neden gideyim? Burası da harika bir yer.’ demesi için daha uzun bir yol kat edilmesi gerekiyor.”
GURBET HABER