Almanya, Schengen Bölgesi’ndeki sınır denetimlerini genişletme kararı alarak Avrupa’da büyük bir tartışma başlattı. Ülke, sınır kontrollerini 9 komşu ülkesiyle birlikte uygulamaya başladı ve bu durum Avrupa Birliği (AB) ve Schengen üyesi ülkeler arasında ciddi bir gerilime yol açtı. Almanya’nın bu adımı, hem bölgedeki güvenlik stratejilerini hem de serbest dolaşım prensiplerini etkileyen önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Almanya’nın Sınır Kontrolleri: Neden ve Nasıl?
Almanya, sınır güvenliğini artırmak ve düzensiz göç ile sınır ötesi suç şebekeleri ve terör tehditlerine karşı koruma sağlamak amacıyla Schengen Bölgesi’nde yeni denetimlere başladı. Berlin hükümeti, Avusturya, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve İsviçre sınırlarında başlattığı kontrolleri Fransa, Lüksemburg, Belçika, Hollanda ve Danimarka’ya da genişleteceğini duyurdu. Bu genişletme ile birlikte, tüm bu ülkelerin sınır bölgelerinde pasaport ve kimlik kontrolleri yapılmaya başlandı.
Almanya’nın İçişleri Bakanlığı, bu denetimlerin seyahat edenlerden ve işe gidip gelenlerden kimlik kartı veya pasaport gibi belgeleri yanlarında bulundurmalarını talep etti. Ülke, 30 bin kişinin ülkeye girişini engelledi ve sınır bölgelerinde 1300’den fazla kaçakçı yakaladı. İçişleri Bakanı Nancy Faeser, bu önlemlerin göçü azaltacağını ve ülkeyi tehdit eden akut tehlikelere karşı koruma sağlayacağını belirtiyor. Ancak bu karar, eleştirmenler tarafından siyasi amaçlı ve büyük olasılıkla etkisiz olarak değerlendiriliyor.
AB ve Komşu Ülkelerin Tepkileri
Almanya’nın sınır denetimleri, AB ve Schengen ülkeleri arasında ciddi bir gerilime neden oldu. Schengen Bölgesi, üye ülkelere sınır kontrolleri olmaksızın serbest dolaşım imkânı sağlıyor ve bu, bölgesel ekonomik entegrasyon açısından kritik bir avantaj olarak görülüyor. Polonya Başbakanı Donald Tusk, Almanya’nın kararını açıkça eleştirdi ve bu uygulamanın “kabul edilemez” olduğunu ifade etti. Tusk, Almanya’nın bu kararının Schengen anlaşmasının fiili olarak askıya alınmasına neden olabileceğini öne sürdü.
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ise sınır kontrollerinin Schengen anlaşmasından geçici muafiyetler mantığını teşvik edeceğini belirtti. Avusturya hükümeti, Almanya’nın sınırdan geri çevirdiği kişileri geri almayacaklarını açıkladı. Avrupa Birliği Komisyonu Sözcüsü Anitta Hipper, Schengen Bölgesi’nde iç sınır kontrollerinin yalnızca istisnai durumlarda uygulanabileceğini vurguladı ve Almanya’nın bu kararı neden aldığı konusunda analizler yaptıklarını belirtti.
Aşırı Sağcı Liderlerden Destek
Almanya’nın sınır denetimleri, aşırı sağcı liderler tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, Berlin’in kararını “harika bir fikir” olarak nitelendirdi. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, sosyal medya üzerinden ‘Kulübe hoş geldiniz’ mesajı paylaşırken, Fransa’nın aşırı sağcı lideri Marine Le Pen, Fransa’nın ne zaman benzer bir uygulamaya geçeceğini sordu. Bu durum, Avrupa’daki aşırı sağcı politikaların artışını ve sınır güvenliği konusunda daha sert önlemler alınmasını savunan politikaların yükselmesini işaret ediyor.
Mülteci Krizi ve Almanya’nın Rolü
Almanya, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNCHR) Şubat 2024 tarihli raporuna göre, Avrupa’da en fazla sığınmacı ve mülteciye ev sahipliği yapan ülke olarak öne çıkıyor. Ülke, dünya genelinde ise üçüncü sırada yer alıyor. Almanya’nın bu büyük mülteci yükü, sınır kontrollerini artırma kararını kısmen etkileyen bir faktör olarak değerlendiriliyor. Mülteci krizine yönelik alınan bu önlemler, Avrupa’daki diğer ülkelerle işbirliği ve dayanışma gerektiren bir sorunu da gündeme getiriyor.
Avrupa’da Sınır Güvenliği ve Serbest Dolaşım Arasındaki Denge
Almanya’nın Schengen Bölgesi’nde sınır denetimlerini artırma kararı, Avrupa’daki sınır yönetimi ve serbest dolaşım prensipleri arasındaki dengenin ne kadar hassas olduğunu gösteriyor. Schengen anlaşması, Avrupa’daki sınır geçişlerini kolaylaştırarak ekonomik ve sosyal entegrasyonu destekliyor. Ancak güvenlik endişeleri, bu serbest dolaşımın sınırlanmasını gerektirebilir.
Almanya’nın bu adımı, Avrupa’nın sınır güvenliği stratejilerinin yeniden gözden geçirilmesini ve belki de Schengen Bölgesi’nde bazı değişikliklerin yapılmasını tetikleyebilir. Bu karar, sadece sınır yönetimi değil, aynı zamanda AB içindeki siyasi dengeler ve mülteci politikaları üzerinde de uzun vadeli etkiler yaratabilir.
Kaynak: HÜRRİYET