Almanya’da Seçim Sonuçları ve Yeni Hükümet Oluşumu
Almanya’da gerçekleştirilen seçimlerin ardından, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve sadece Bavyera eyaletinde teşkilatlı olan kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) birinci olarak öne çıktı. İki partiden oluşan Hristiyan Birlik, yeni bir koalisyon hükümeti kurma çabalarına hızla başladı. CDU’nun Başbakan adayı Friedrich Merz, seçim kampanyası süresince dış politika ve güvenlik alanlarında köklü değişiklikler yapma isteğini açıkça dile getirmişti. Seçim akşamı yaptığı açıklamada, “Dışarıdaki dünya bizi beklemez. Hızla hareket kabiliyetimizi yeniden tesis etmemiz gerekiyor,” diyerek kararlılığını vurguladı. Merz, Paskalya Yortusu’na, yani Nisan ayı ortasına kadar yeni hükümeti kurmayı hedefliyor ve bunun gerekçesini “Almanya’nın Avrupa ve dünyada yeniden görünür hale gelmesi” olarak açıklıyor. “Almanya, güvenilir bir yönetimle yeniden sahne alacak,” diyor.
Almanya’dan gelen beklentilerin ne kadar yüksek olduğu, Merz’in son haftalarda gerçekleştirdiği çeşitli görüşmelerde dost ülke liderleri tarafından sıkça dile getirildi. Ukrayna’ya destek, Avrupa’nın savunma kabiliyeti ve transatlantik ilişkiler gibi önemli konularda Almanya’nın aktif bir rol üstlenmesi bekleniyor.
ABD’nin Dış Politikasının Etkisi
ABD’de göreve gelen Trump yönetimi, Avrupalılar açısından pek çok zorluğu beraberinde getirdi. Özellikle Trump’ın başkanlık görevine yeniden gelmesiyle Almanya’nın Avrupa’daki rolünün daha da güçlendirilmesi beklentisi arttı. Trump, görevinin ilk haftalarında transatlantik ilişkileri ciddi şekilde zedelemişti. Ukrayna konusunda Avrupa ile belirlenen ortak rotayı terk eden Trump, Rusya ile doğrudan görüşmelere yönelmişti. CDU lideri Merz, seçim akşamında ABD’nin bu durumu ile ilgili olarak, “ABD Başkanı’nın ifadeleri, Avrupa’nın kaderinin Amerikalıların umurunda olmadığını ortaya koyuyor,” dedi. Bu nedenle Merz, “Avrupa’nın güçlendirilmesi, gerçek anlamda bağımsızlık için bir öncelik haline gelecektir,” şeklinde konuştu.
Merz, transatlantik ilişkilerin korunması için her türlü çabayı göstereceğini belirtti. “İlişkiler bozulursa, bu sadece Avrupa’ya değil, ABD’ye de zarar verir,” dedi. Seçim sonrası Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı telefon görüşmesi de dikkat çekti; bu görüşme, Macron’un Trump ile buluşmak üzere Washington’a seyahat ettiği zamana denk geldi. Merz, basın toplantısında Macron ile tutumlarının örtüştüğünü belirtti.
İç Politika ve Koalisyon Arayışı
Ancak Merz’in dış politikaya odaklanabilmesi için öncelikle iç politikadaki zorluklarla başa çıkması ve etkili bir hükümet kurması gerekiyor. Seçimlerde yüzde 28,5 oy alan Hristiyan Birlik partileri, bir koalisyon ortağına ihtiyaç duyuyor. İlk hedef ise, seçimlerde tarihinin en düşük oyunu alarak yüzde 16 ile büyük kan kaybı yaşayan Sosyal Demokrat Parti (SPD). İki partinin sandalye sayısı, Federal Meclis’te istikrarlı bir çoğunluk sağlamaya yeterli. CDU, SPD’yi, Avrupalı partnerlerle yeterince yakın iş birliği yapmamakla eleştiriyor.
CDU Genel Sekreteri Carsten Linnemann, seçim kampanyaları sırasında “Almanya, Avrupa’da yeniden öncü rol oynamalıdır. Tepeden inme bir yaklaşım değil, Fransa, Polonya ve güçlü bir Avrupa Birliği ile birlikte,” demişti. Başbakan Scholz’un Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesi ise yoğun tartışmalara yol açmıştı. CDU, Avrupa’daki iş birliğinin daha etkili olduğunu savunuyor.
Ukrayna Krizi ve Dış Politika Farklılıkları
Ukrayna konusunda CDU ile SPD arasında bazı önemli farklılıklar bulunuyor. Her iki taraf da, Ukrayna savaşını sona erdirmek üzere yapılacak müzakerelerde Ukrayna ve Avrupa’nın dışlanmaması gerektiği konusunda hemfikir. Ancak, Merz seçim kampanyasında Alman Taurus füzelerinin Ukrayna’ya gönderilmesini savunurken, Başbakan Scholz bu tür silahların verilmesine karşı çıkıyor.
Finansal Kaynak Arayışı ve Savunma Bütçesi
Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırmasının ardından Almanya, Ukrayna’ya 28 milyar euro değerinde askeri yardımda bulundu ve bu, ABD’nin ardından Kiev yönetiminin en büyük ikinci destekçisi olmasını sağladı. Ancak, Trump yönetimi, Avrupa’nın savunma kabiliyetini geliştirme görevini Avrupalıların üstlenmesi gerektiğini savunuyor. Bu durum, büyük maddi kaynak gerektiriyor ve Almanya’nın bütçesinde ciddi bir açık oluşmuş durumda.
Koalisyon müzakereleri sırasında en tartışmalı konulardan biri, açığı kapatacak kaynağın nereden sağlanacağı olacak. SPD, yeni borçlanmanın kaçınılmaz olduğuna inanırken, Merz bunun tersine, kaynağın ekonomide büyüme ile sağlanabileceğini savunuyor. Ancak sosyal kesintiler, SPD için kabul edilebilir bir çözüm değil. Merz, mevcut mecliste borç freninin gevşetilmesi konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Kesin olan, savunma bütçesinin önümüzdeki yıllarda belirgin bir şekilde artırılması gerektiğidir. Almanya’nın NATO’daki yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için 2028 yılında orduya 80 milyar euro daha aktarılması gerekecek.
İsrail Başbakanı Netanyahu’ya Davet
Merz, seçim sonrası düzenlediği ilk basın toplantısında Ortadoğu politikası hakkında detay vermekten kaçınsa da, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya yaptığı davet dikkat çekti. Merz, Netanyahu’ya “Tutuklanmaktan korkmaksızın Almanya’ya gelebileceği” güvencesi verdi. Bu durum, Netanyahu hakkında Gazze savaşında savaş suçu işlediği gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan tutuklama emri göz önüne alındığında oldukça tartışmalı bir konu oldu. Almanya’nın da üyesi olduğu UCM, mahkeme kararlarını uygulamakla yükümlüdür.
GURBET HABER