Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, ülkenin tüm kara sınırlarında geçici sınır kontrollerinin başlatılacağını duyurdu. Bu adım, düzensiz göçle mücadele çerçevesinde atılan bir tedbir olarak lanse edilse de, Avrupa Birliği (AB) içinde büyük bir tartışma yarattı. Peki, bu karar Schengen Bölgesi’nde serbest dolaşımın sonunu mu işaret ediyor?
Almanya’nın Sınır Kontrol Kararı
Nisan 2022’de yaşanan bir olay sonrasında 5 kişinin yaralandığı ve babayla oğul hakkında dava açıldığı biliniyor. Almanya’nın sınır kontrollerini genişletme kararı, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, Belçika ve Danimarka ile olan kara sınırlarını kapsıyor. Önümüzdeki 6 ay boyunca bu ülkelerle olan sınırda geçici kontroller uygulanacak.
Bu karar, sadece düzensiz göçle mücadele amacıyla alınmış bir tedbir olarak görülse de, Avrupa genelinde artan güvensizlik ve dayanışma eksikliğinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Almanya’nın, daha önce Avusturya, Polonya, Çekya ve İsviçre sınırlarında aldığı benzer önlemlerle devam eden bir süreç olarak nitelendiriliyor.
Schengen Bölgesi ve Avrupa Birliği İçin Anlamı
Schengen Anlaşması, Avrupa’da iç sınırların kaldırılmasını ve kişilerin, malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını hedefliyor. Ancak, son yıllarda bu güven ortamının zedelendiğine dair belirtiler artmış durumda. Göç krizi, terör saldırıları ve siyasi bölünmeler, ülkeler arasında yeniden sınır kontrolleri yapılmasına neden oldu.
Almanya’nın aldığı bu yeni önlemler, Avrupa genelinde güven krizinin derinleştiğini ve Schengen Bölgesi’nin geleceğini tehdit edebileceğini gösteriyor. Geçici sınır kontrolleri, AB içinde ortak bir göç politikasının oluşturulmasındaki zorlukları ve ülkeler arasındaki güven eksikliğini gözler önüne seriyor.
Avrupa’da Güven Krizi ve Siyasi Gerginlik
Almanya, Avusturya ve Polonya gibi komşu ülkelerle uzun süredir sınır kontrolleri uygularken, diğer ülkelerin de benzer önlemleri genişletmesi, Avrupa genelindeki güven krizini ve birlikteliği sorgulayan bir durumu ortaya koyuyor. Göç politikaları konusundaki görüş ayrılıkları, Avrupa’nın birlik duygusunu zedeliyor.
Avusturya İçişleri Bakanı Gerhard Karner, Almanya’nın geri çevirdiği göçmenleri kabul etmeyeceklerini duyurdu. Lüksemburg hükümeti ise sınır kontrollerinin sınır trafiğinde aksamalara yol açmaması için gerekli önlemleri alacaklarını açıkladı. Bu açıklamalar, Avrupa’nın ortak hareket etme yeteneğini sorgulayan bir tablo çiziyor.
Göçmen Krizi ve Siyasi Sarsıntılar
Almanya’nın sınır kontrol kararı, göçmen karşıtı söylemler ve aşırı sağın yükselişi ile yakından ilişkilidir. Göçmen krizine yönelik tepkiler, Avrupa’da popülist ve aşırı sağ partilerin güç kazanmasına neden oldu. Almanya’daki AfD’nin son eyalet seçimlerindeki zaferi, bu siyasi rüzgarın bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Almanya gibi ülkeler, göçmenlerin adil bir şekilde dağıtılmasını talep ederken, diğer ülkeler bu taleplere karşı çıkıyor. Bu durum, Schengen’in temel ilkesi olan serbest dolaşımın daha fazla sorgulanmasına neden oluyor.
Sonuç: Avrupa’da Sınırlar Yeniden Mi Oluşuyor?
Almanya’nın sınır kontrollerini genişletme kararı, Avrupa’da yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Schengen Anlaşması ile kaldırılan sınırlar, göçmen krizi, güvenlik endişeleri ve siyasi baskılar nedeniyle yeniden oluşma ihtimali taşıyor. Avrupa ülkeleri, birbirlerine olan güvenlerini kaybetmiş gibi görünüyor ve bu güvensizlik, serbest dolaşımın geleceğini tehdit ediyor. Almanya’nın aldığı önlemler, sadece geçici bir tedbir değil, aksine Avrupa genelindeki daha büyük bir dönüşümün habercisi olabilir. Schengen’in geleceği, Avrupa ülkelerinin göç krizine nasıl yanıt vereceğine bağlı olacak. Şu anda, Almanya ve diğer ülkeler arasındaki sınır kontrolleri, kıtanın içe kapanma eğilimini yansıtan en somut göstergelerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Kaynak: TRT HABER