İstanbul Barosu Davasında İlk Duruşma Gerçekleşti
İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu ve baro yönetim kurulunun “amaç dışı faaliyet yürüttüğü” iddiasıyla açılan ve yönetimin görevden alınmasının istendiği davanın ilk duruşması bugün yapıldı. Mahkeme, ara kararını açıklayarak avukatların ve Kaboğlu’nun, davanamenin Anayasa’ya aykırı olduğu yönündeki itirazlarını reddetti. Ayrıca, davaya müdahil olma talep eden yaklaşık 40 baronun talebi de kabul edilmedi. Türkiye Barolar Birliği açısından davaya müdahil olma talebini kabul eden mahkeme, davalı Fırat Epözdemir’in Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bir sonraki duruşmada hazır bulunmasına karar verdi. Ancak, Epözdemir’in SEGBİS talebi bu duruşma için kabul edilmemişti. Bir sonraki duruşma ise 21 Mart saat 9:30’a ertelendi.
Avukatlar Mahkeme Salonuna Sığmadı
İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde gerçekleştirilen duruşma, fiziki yetersizlikler nedeniyle yaklaşık 3 saat gecikmeli başladı. Duruşma salonunun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle dava, daha geniş bir salona taşındı. Ancak bu yeni salon da avukatların yoğun katılımı nedeniyle yine yetersiz kaldı. Duruşmaya katılamayan pek çok avukat, durumu alkışlarla protesto etti. Avukatlar, “Savunma susmadı, susmayacak” ve “Hak, hukuk, adalet” sloganları attılar. Salona girişlerin kısıtlanması nedeniyle güvenlik önlemleri artırıldı ve çevik kuvvet polisleri mahkeme salonu çevresinde görevlendirildi. Duruşmaya, İstanbul Barosu’nun eski başkanları, Türkiye’nin çeşitli illerinden baro başkanları, Türk Tabipleri Birliği temsilcileri, DEM Parti ve CHP’li siyasetçiler ile Fransa, Hollanda, İsviçre ve İtalya barolarından temsilciler de katıldı.
Tutuklu Avukat Epözdemir Davaya Katılamadı
Geçen ay tutuklanan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi avukat Fırat Epözdemir’in avukatları, müvekkillerinin davaya SEGBİS üzerinden bağlanma talebinde bulundu. Ancak mahkeme, bu talebi reddetti. Duruşmada söz alan Epözdemir’in avukatı Baran Doğan, Fırat Epözdemir’in SEGBİS ile davaya bağlanmak istediğini ancak mahkemenin bunu kabul etmediğini belirterek, “Herkesin adil yargılanma hakkı gereğince savunma hakkı vardır. Fırat Epözdemir olmadan bu yargılama devam edemez, ön inceleme duruşmasını bu şekilde tamamlayamazsınız” dedi.
Kaboğlu: Dava Anayasa’ya Aykırı
İstanbul Barosu Başkanı Anayasa Profesörü İbrahim Ö. Kaboğlu, mahkemedeki beyanında davanın Anayasa’ya aykırı olduğunu vurguladı. SEGBİS sisteminin kapalı olması nedeniyle Kaboğlu’nun sözleri tutanağa eksik geçildi. Avukatların itirazları üzerine sistem açılarak Kaboğlu’nun beyanları tam olarak kaydedildi. Kaboğlu, Anayasa’nın 152. maddesine dayanarak mahkemeden Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını talep etti. Baroların demokratik ve özerk yapılar olduğunu vurgulayan Kaboğlu, “Hukukun üstünlüğünü savunmak, insan haklarını korumak baroların asli görevidir. Barolara yönelik bu tür müdahaleler, hukukun temel ilkelerine aykırıdır” ifadelerini kullandı. “Amaç dışı faaliyet nedir?” sorusunu yönelten Kaboğlu, “Hukuk hakkını istemenin” Baroya açılan davanın temelini oluşturduğunu belirtti. Kaboğlu, “İstanbul Barosu’na karşı böyle bir dava açılıyorsa, 81 baroya karşı her an dava açılabilir. Faaliyetleri nedeniyle hepsi potansiyel mağdur durumdadır, bu nedenle feri müdahil taleplerini kabul etmeniz gerekmektedir” dedi.
Turgut Kazan: “Savunma Özgürlüğü Tehdit Altında”
Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, mahkemede yaptığı konuşmada, “Bu dava, tüm avukatları ve hukuk sistemini tehdit eden bir girişimdir. Eğer baro bu şekilde yargılanırsa, meslektaşlarımız güvenceli çalışma hakkını kaybeder. Bağımsız baronun ve özgür avukatın olmadığı bir ortamda devlet de adalet de çöker” dedi. Terörle Mücadele Kanunu’na ilişkin değişikliklerden bahseden Kazan, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Abdullah Öcalan ile ilgili bir sloganlar sebebiyle açılan davaları ifade özgürlüğünün ihlali olarak kabul ettiğini hatırlattı. Kazan, asliye hukuk mahkemesi hakiminin bunları bilemeyeceğini belirtti. Kazan, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan barış akademisyenleriyle ilgili AYM’nin hak ihlali kararı verdiğini de anımsattı. Örgütlenme özgürlüğünün koruma altında olduğunu belirten Kazan, davanın Anayasa’ya aykırı olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti: “Ben çok acılar gördüm. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde (DGM) avukatlık yaptım. DGM’ler çok acımasızdı. FETÖ’cü hakim ve savcıları gördüm. Bir daha bu acıların yaşanmasını istemiyorum. Ancak şimdi çok daha büyük acıların yaşandığını görüyorum. Baro bu şekilde ceza alırsa, benim ve tüm meslektaşlarım için güvenceli görev yapma imkanı ortadan kalkmış olur. Ben hukukçuyum, değişen devreye bakmam, siz de bakmamalısınız.” Turgut Kazan, “Davanamede propaganda yapıldığı kabul ediliyor ve şöyle tanımlanıyor: ‘Manevi anlamda, …’ Bunu, amaç dışı faaliyet olarak nasıl tanımlayabilirsiniz? Baro neden önemlidir? Baro bu yöntemle susturulacak olursa, savunma ve adil yargılanma hakkı da ortadan kalkar” ifadelerini kullandı.
Sağkan: Müdahale Hepimize Dönük
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, davayı “hukukun üstünlüğüne doğrudan bir müdahale” olarak nitelendirdi. Sağkan, İstanbul Barosu’nun belediye başkanlarının tutuklanması, Halk Tv’de çalışan gazetecilere soruşturma açılması ve Ayşe Barım gibi konularla ilgili yüzlerce açıklama yaptığını söyledi. Bu açıklamaların insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü korumak amacıyla yapıldığını dile getiren Sağkan, baronun bu faaliyetinin amacına uygun olduğunu belirtti. “Aslında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da bunu kabul ediyor. Zaten görevinden doğduğunu kabul etmeseydi, Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni beklemeksizin bunu yapabilirdi. Dolayısıyla, görevinden doğan hiçbir konuda artık baroya ‘Amaç dışı faaliyet gösteriyorsun’ diyemezsiniz” diyerek ekledi: “Hepimize yönelik bir müdahalenin ayak sesleri olduğu kaygısıyla buradayız.” Mahkeme, duruşmayı 21 Mart’a erteledi.
Dava Süreci Nasıl Başladı?
Süreç, İstanbul Barosu’nun Suriye’de hayatını kaybeden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ile ilgili yaptığı sosyal medya paylaşımı üzerine başlatılan soruşturmaya dayanıyor. Gazeteciler, 19 Aralık 2024’te Suriye’de haber takibi yaparken düzenlenen bir SİHA saldırısında hayatlarını kaybetmişti. Bunun ardından meslektaşları, İstanbul Şişhane Meydanı’nda protesto düzenledi. Polis müdahalesiyle gözaltına alınan bazı gazeteciler daha sonra tutuklandı. İstanbul Barosu, 21 Aralık’ta sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, gazetecilerin öldürülmesiyle ilgili etkin bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulundu ve gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep etti. Bu açıklamanın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 22 Aralık’ta Baro Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” ve “gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yaymak” suçlamalarıyla soruşturma başlattı. Kaboğlu, 7 Ocak’ta savcılığa ifade verdi. Soruşturmanın ardından, 14 Ocak’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, baro başkanı ve yönetim kurulunun görevden alınması ve yeni bir yönetimin belirlenmesi talebiyle bir davaname hazırladı. Davaname, baronun “amaç dışı faaliyet yürüttüğü” iddialarını içerirken, mevcut yönetimin görevine son verilmesi için idari tedbir alınması gerektiğini öne sürdü. Haklarında dava açılan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri arasında Rukiye Leyla Süren, Hürrem Sönmez, Ahmet Ergin, Metin İriz, Mehmedali Barış Beşli, Yelda Koçak Urfa, Fırat Epözdemir, Ezgi Şahin Yalvarıcı, Ekrem Bilen Selimoğlu ve Bengisu Kadı Çavdar gibi isimler yer alıyor. Ayrıca, İstanbul Barosu yöneticileri hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame de mevcut. Baro Başkanı Kaboğlu ve tutuklu yönetim kurulu üyesi Fırat Epözdemir’in de aralarında bulunduğu 11 kişi hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” ve “basın yoluyla halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamaları yöneltildi. Savcılık, sanıkların 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.
GURBET HABER