Kolektif Batı’nın Ukrayna Üzerinden Rusya ile Savaşı
Kolektif Batı’nın Biden yönetimi önderliğinde Ukrayna üzerinden Rusya Federasyonu’na karşı açtığı savaşın üçüncü yılında, savaşın getirdiği yenilgi kendini hissettiriyor. ABD’de Donald Trump’ın başkanlığı, mevcut durumu değiştirmiş gibi görünüyor. Trump, 20 Ocak’ta yemin edip göreve başlamasının ardından, ‘savaşı bitirme’ vaadi doğrultusunda harekete geçti. 12 Şubat’ta Trump ile Putin arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti ve 17 Şubat’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da ABD-Rusya ilişkilerinin onarılmasını tartışmak üzere iki ülke heyetleri bir araya geldi. İlk adım olarak güven tesis edilmesine yönelik adımlar atılmaya başlandı ve büyükelçiliklerin faaliyetlerinin normalleşmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Ukrayna meselesi ise ekiplerin oluşması sonrasına bırakıldı.
Dünyanın iki büyük gücünün aynı masada buluşması, Avrupa’nın önde gelen siyasi elitlerini rahatsız etti. Savaşın devamı için baskı yapan Avrupa siyasi elitleri, 14-16 Şubat’ta Münih Güvenlik Konferansı’nda karşılarında kendilerini eleştiren ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’ı buldular. Askeri heyetler de Brüksel’de güvenlik garantilerini NATO’nun 5’inci maddesi dahil dışlayan Pentagon şefi Pete Hegseth ile karşı karşıya kaldı. Riyad’da açıkça ABD-Rusya ikili ilişkileri ana tema olarak belirlenirken, Kiev’in masadan dışlandığına dair söylemler yükselmeye başladı. Riyad’a katılımı reddedilen Zelenskiy’nin Türkiye ziyareti ise dikkat çekti.
Bu dramatik gelişmelerle eş zamanlı olarak Zelenskiy, geçtiğimiz yıl kendisi tarafından önerilmiş olan Ukrayna’nın stratejik kaynaklarını ABD’ye sunmayı içeren anlaşmayı geri çevirdi. Olaylar, Trump’ın görevi sona eren ve seçimden kaçan Zelenskiy’i ‘diktatör’ olarak nitelemesine kadar uzandı.
Prof. Barış Doster ile Gelişmeler Üzerine Değerlendirme
Küresel gündemi belirleyen ve Transatlantik hattında derin yarılmalara yol açan bu dramatik gelişmeleri, Prof. Barış Doster ile konuştuk.
‘Avrupa’nın Dışlandık Deme Durumu Acınası’
Prof. Barış Doster, Avrupalıların ‘dışlandık’ şeklindeki söylemlerinin acınası bir görünüm arz ettiğini belirtiyor. AB siyasi elitlerinin, ABD’nin saldırı aygıtı NATO’ya aşırı güvendiklerini vurgulayan Doster, artık kendilerini yeni bir dünya ile karşı karşıya bulduklarını ifade etti. Doster, ABD açısından da zorlu ekonomik göstergelere dikkat çekti:
- “Avrupalıların böylesine homurdanmasına, ‘Biz dışlandık’ diyerek dizlerini dövmesine sadece gülüyorum. Acınası bir durumları var. Hem de birkaç sebepten dolayı var. Birincisi: Avrupa Birliği ne zaman ağzını açsa, esnemek için açar, ABD aleyhinde bir şeyler söylemek için değil. Bunlar Soğuk Savaş ezberleriyle yoğurulmuş kafalar, kadrolar, karakterler olduklarından, Soğuk Savaş boyunca ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’nun koruma, güvenlik şemsiyesine fazlasıyla güvenmişlerdi. Şimdi böyle bir dünya yok.
- İkincisi: öyle bir ABD de yok. ABD’de Cumhuriyetçi ve Demokrat adaylar, kazanan başkanlar, kaybeden eski başkanlar büyük büyük laflar etseler de, iktisadi göstergelerine baktığımızda, ABD’nin kendi resmi internet sitesi olan Birleşik Devletler borç saatine baktığımızda, ABD ekonomisinin İkinci Cihan Harbi’nin bittiği dönemdekinden çok daha düşük bir üretim kapasitesinde olduğunu görüyoruz. Bu da nesnel bir durum; Avrupalılar için ikinci kötü haber bu.”
‘Avrupalılar Rusya’nın Direncini Yanlış Okudu’
Prof. Doster, bu kriz döneminde Avrupa siyasetçileri ve liberal elitlerinin dünyayı ve Rusya Federasyonu’nu doğru okuyamadıklarını belirtti:
- “Avrupalıların dizini dövmesi, saçını başını yolması elbette bize gülünç geliyor. Fakat biz ekonomi politik bilenler, tarih bilenler gülemiyoruz, acıyoruz. Avrupalılar, yarı vefakâr olan Liberaller üzülecekler ama üçüncü kötü haberi de vereyim: Avrupalılar dünyanın gidişatını ve Rusya’nın direncini de doğru okuyamadılar. Doğru düzgün, yüksek isabetle tahmin edemediler. Örneğin, Avrupa akademisyenleri, televizyon yorumcuları, anlı şanlı, sosyetik, medyatik gazeteciler ne diyorlardı? ‘Rusya direnemez, içeride rejime karşı homurtular artar. Putin zor duruma düşer. Rus ekonomisi çöker. Günün sonunda Rusya geri adım atar.’ Hiç öyle şeyler olmadı. Rusya hemen kendisine alternatif pazarlar buldu, enerjisini satabileceği başka müşteriler buldu ve Rusya’nın silah, savunma sanayisi başta olmak üzere ekonomisinin Avrupalıların ve Amerikalıların tahmin ettiklerinden çok daha güçlü, çok daha dirençli olduğu bir kez daha görüldü.”
‘Bunlar Avrupa’nın İyi Günleri’
Prof. Doster, ekonomi politik ve tarih bilenler açısından gelişmelerin şaşırtıcı olmadığını vurgularken, Avrupa’daki iç siyasi gelişmelerin daha da sarsıcı olacağına dikkat çekti:
- “Bu üç gerekçeden sonra kalkıp Avrupalıların dizini dövmesi, saçını başını yolması elbette bize gülünç geliyor. Ama biz ekonomi politik bilenler, tarih bilenler gülemiyoruz, acıyoruz. Çünkü bu daha Avrupa’nın iyi günleri. Son günlerde Türk siyasal hayatında kullanılan ifadeyle Avrupa açısından ‘asıl turpun büyüğü heybede’. Neden heybede? Çünkü önümüzdeki günlerde Avrupa’da sağ akımlar, milliyetçi, bir kısmı Nazi artığı, faşizm kalıntısı tonlar, renklerde ihtiva eden partiler, Almanya başta olmak üzere iktidara gelmeye başlayacaklar. Bu durum Avrupa’nın merkez sağ ve merkez solu için daha da kötü olacak.”
‘Çin’e Karşı Rusya’nın Desteğini Alma Çabaları Boşa Çıkacak’
Rusya’nın savunma sanayisi ve nitelikli insan gücünün Batı’dan çok daha iyi durumda olduğunu belirten Doster, Rusya’nın Çin ile stratejik iş birliğini sürdüreceğini ifade etti:
- “Buradan şu dersleri almalıyız: Birincisi, Rusya muazzam bir savunma sanayisine ve silah üretim kapasitesine sahip olduğunu gösterdi. Rusya, nükleer santral yapabilme kabiliyet ve kapasitesi ile Batılıların zannettiği gibi perişan bir ülke olmadığını gösterdi. Rusya’nın yetişmiş insan gücünün, nitelikli insan malzemesinin, devlet adamlarının, siyasetçilerinin, bürokratlarının, teknokratlarının Batılılarınkinden çok daha parlak olduğu görüldü.
- İkincisi, Avrupalıların ‘cici’ demokratlarının anlamadığı bir şey daha var. Hepsi eli duada şunu bekliyorlar; ‘Keşke Soğuk Savaşın belli dönemlerinde olduğu gibi (o zamanlar ABD, Sovyetler Birliği’ne karşı Çin’i yanına alırdı) bu tersten olsa, bu sefer de ABD, Çin’e karşı Rusya Federasyonu’nu yanına alsa.’ Ancak dünyanın gidişatı, Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu’nun stratejik ilişkileri, ticari, siyasi ve diplomatik bağları, ABD ve Avrupa’nın bu beklentisinin pek hayata geçmeyeceğini gösteriyor.”
‘Avrupa’nın Barış Sürecini Sabote Etme Çabaları Beyhude’
Avrupa’nın barış sürecini sabote etmeye cesaretinin olmayacağını düşünen Doster, Avrupalıların NATO’nun ikinci büyüğü olan Türk ordusunu akıllarına getirmelerine tepki gösterdi:
- “Avrupa’da kimileri, ‘Madem ABD bizi ikinci lige attı, bizi yok sayıyor, o zaman Avrupa olarak bir güç gösterisinde bulunalım. Ukrayna’ya silah, para yardımı yapalım. Savaş olabildiğince uzasın’ diyebilirler. Ancak bunun gerçek hayatta karşılığı yok. Çünkü Avrupalının canı kıymetlidir.”
- Doster, “Avrupalılar, bizim zekamızla alay edercesine ‘Biz barış gücü kurarsak acaba Türkiye bize asker verir mi?’ diyorlar. Ama bizim Mehmetçiğimizin ayağına taş değmesin. Bizim de canımız, en az Avrupalıların canı kadar kıymetlidir. Avrupa’nın tamamına, iktisadi durumuna, siyasi manzarasına baktığımızda, bu tür projelere pek itibar etmeyeceklerini düşünüyorum.”
‘Trump’ın Avrupa’ya Bakışı’
Prof. Doster, Trump’ın Avrupa’ya bakışına atıfta bulunarak, Avrupalıların ABD’ye rağmen barış sürecini sabote edemeyeceği değerlendirmesinde bulundu:
- “Trump, Avrupalılara karşı gizleme gereksinimi duymadığı bir öfke ve hınç taşıyor. Eğer Avrupa’da birkaç tane marjinal, liberal cahil süreci sabote etmeye kalkarsa, gülünç duruma düşerler. Trump sözünün arkasında durursa ve Rusların endişelerine yanıtlar üretirse, sürecin başarıyla sonuçlanacağını düşünüyorum.”
‘Zelenskiy ve Emperyalizm’
Rusya-Ukrayna krizinin ilk dönemlerinde Zelenskiy’nin barış masasından kalktığını ancak şu anda panik içerisinde çeşitli ülkelerin kapısını çaldığını belirten Doster, Ukrayna lideri için ‘karikatür tip’ değerlendirmesi yaptı:
- “Savaşın başlangıç haftalarında Türkiye, her iki tarafla da iletişimi olan bir devlet olarak, Zelenskiy’yi tatmin etmese de onurunu kırmayacak önerilerde bulunmuştu. Ancak dönemin İngiliz başbakanı Boris Johnson geldi ve Zelenskiy’nin kulağına üfledi, ardından Ukrayna ‘Biz savaşı sürdüreceğiz, masadan kalkıyoruz’ dedi.”
‘Ukrayna’nın Geleceği ve Emperyalizm’
Doster, barış sürecinin sonunda Ukrayna’nın eski Ukrayna olamayabileceğini, bunun en temel müsebbibinin emperyalizmin kuyruğuna takılan Ukrayna yöneticileri olduğunu ifade etti:
- “Türkiye, çatışma halindeki her iki tarafla da, gerek Kiev ile gerek Moskova ile iletişimi olan bir devlet. İkisine de komşu olan bir devletiz. Ancak sonuç itibariyle Ukrayna’nın hem siyasal istikrarı, hem ekonomik gücü, hem de bütünlüğü anlamında eski Ukrayna olmayacağını anlayabiliyoruz. Burada en büyük kabahat Ukrayna’yı yönetenlerindir. Onlar, emperyalizm hesabına boyundan büyük işlere kalkıştılar ve sonrasında sonuçlarını gördüler.”
GURBET HABER