Haziran ayında, iki Amerikalı astronot, Suni Williams ve Butch Wilmore, Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) sekiz günlüğüne yolculuk yapmak üzere Dünya’dan ayrıldılar. Ancak Boeing Starliner uzay aracının güvenlik endişeleri nedeniyle, dönüşleri 2025’e ertelendi. Şu anda, dokuz kişi, altı yatak odalı, neredeyse bir ev büyüklüğündeki bu alanda yaşamlarını sürdürüyorlar.

Williams, ISS’yi “mutlu olduğu yer” olarak tanımlarken, Wilmore da burada olmaktan “minnettar” olduğunu ifade ediyor. Peki, Dünya’dan 400 kilometre yukarıda olmak nasıl bir deneyim? Astronotlar bu uzak ve izole ortamda nasıl vakit geçiriyorlar? İşte uzaydaki günlük yaşamın detayları…

Uzayda Bir Günün Başlangıcı: Erken Uyanış ve İlk İşler

Astronotlar, ISS’de sabah saat 08:30 civarında uyanıyorlar. NASA astronotu Nicole Stott, bu bölmenin “dünyanın en iyi uyku tulumuna sahip” olduğunu belirtiyor. Uyku alanlarında dizüstü bilgisayarlar, kişisel eşyalar için köşeler bulunuyor.

Günün ilk işlerinden biri, ISS’nin küçük bir bölmesindeki tuvaleti kullanmak. Normalde ter ve idrar uzayda içme suyuna dönüştürülse de, mevcut bir arıza nedeniyle idrar şu anda depolanıyor.

Çalışma ve Bilimsel Araştırmalar: ISS’de Zamanın Geçişi

Astronotlar, ISS’nin geniş alanında, bakım işlerinden bilimsel deneylere kadar çeşitli görevlerle meşgul. Chris Hadfield, ISS’yi “Buckingham Sarayı büyüklüğünde” olarak tanımlıyor ve istasyonun büyüklüğünün bazen insanları yalnız bırakabildiğini söylüyor.

ISS’de altı özel laboratuvar bulunuyor ve burada yapılan deneyler, uzayın kemik ve kaslar üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik. Astronotlar, kalp, beyin ve kan monitörleri kullanarak bu etkileri ölçüyorlar.

Hadfield, uzayda geçirdiği zamanı değerlendirirken, “Beş dakika boş zaman bulmak için uğraşırdım. Pencereye süzülüp manzarayı izlerdim ya da yaratıcı şeyler yapardım” diyor.

Kaynak: Unsplash

Uzay Yürüyüşü ve “Uzay Kokusu”

Şanslı birkaç astronot, ISS’den dışarı çıkarak uzay yürüyüşü yapma fırsatı buluyor. Hadfield, uzay yürüyüşlerinin hayatının en heyecan verici anlarından biri olduğunu söylüyor. Ancak, bu yürüyüşler uzaya metalik bir “uzay kokusu” da taşıyor.

Helen Sharman, bu kokunun “Dünya’daki temiz hava ya da çamaşır makinesindeki çamaşır gibi birçok farklı kokuya benzediğini” belirtiyor. Uzayda, radyoaktif partiküller metalik bir koku oluşturuyor.

Egzersiz ve Kıyafet Temizliği: Sıfır Yerçekiminde Sağlık ve Temizlik

Uzun süreli görevlerde, astronotlar günde iki saat egzersiz yapmak zorundalar. Üç farklı alet, kemik ve kas kaybını önlemeye yardımcı oluyor. Stott, egzersizlerin terlemeye neden olduğunu ve bu terle birlikte kıyafetlerin temizliğinin zorlaştığını ifade ediyor.

Kıyafetler yerçekiminin olmaması nedeniyle vücuttan ayrılmadan temizleniyor. Giysiler o kadar kirleniyor ki, kirli giysiler bir kargo aracına atılıp atmosferde yakılıyor.

Kaynak: Unsplash

Yiyecek ve İletişim: Uzayda Beslenme ve Aile İletişimi

Yiyecekler genellikle paketlenmiş durumda ve farklı ülkelerden gelen yiyecekler arasında tercih yapılıyor. Stott, yemeklerin askeri erzak gibi olduğunu ancak Japon körisi ve Rus gevreklerinin en sevdiği yiyecekler arasında olduğunu belirtiyor.

Astronotlar, aileleriyle iletişim kurabilmek için dizüstü bilgisayarlar kullanıyorlar. Ailelerden gelen küçük tatlılar, uzayda biraz ev konforu sunuyor.

Uzayda Bir Günün Sonu: Dinlenme ve Psikolojik Etkiler

Günün sonunda, astronotlar tekrar uyku alanlarına dönüyorlar. ISS’nin havalandırmaları karbondioksiti dağıtarak temiz hava sağlıyor. Stott, sekiz saat uyuyabildiklerini ancak Dünya’yı izlemek için pencerede donup kaldıklarını ifade ediyor.

Astronotlar, uzayda geçirdikleri zamanın psikolojik etkilerini de paylaşıyorlar. Sharman, uzayın enginliğinde kendisini çok önemsiz hissettiğini, Dünya’yı bu kadar net görmenin tüm gezegensel bağlantıları fark etmelerine yardımcı olduğunu söylüyor.

Stott, farklı ülkelerden gelen altı kişilik bir ekiple yaşamaktan keyif aldığını belirtiyor ve “Bu işin tüm gezegensel bir anlayış kazandırmasını umuyoruz” diyor.

Sonuç olarak, uzayda geçirdikleri süre boyunca astronotlar, evlerinden uzakta olsa da, bu deneyimi son derece kıymetli buluyorlar. Hadfield, “Uzayda daha uzun süre kalma hayalini kurarak çalıştık ve eğitim aldık. En büyük hediye, daha uzun süre kalmamıza izin verilmesidir” diyor.

Kaynak: BBC

Paylaş.
Bir Yorum Yazın

Exit mobile version